H.ALİ PAŞA CAMİİ
Hekimoğlu Ali Paşa 1689-1758 yılları arasında yaşamıştır. II. Mustafa ve III. Ahmet zamanında hekimbaşılık yapmış olan Giritli Rumlardan mühtedi Nuh Efendi’nin oğludur. Babasının mesleğinden dolayı Ali Paşa’ya “Hekimoğlu” denmiştir. Annesi Safiye hanımdır.
Ali Paşa iyi bir muhit içinde güzel bir terbiye görmüştür. Daha gençlik çağında gösterdiği kabiliyet ve istidatla az zamanda çok şey kazanmıştır. Gösterdiği yüksek başarı ile I. Mahmut döneminde iki, III: Osman devrinde bir defa sadrazam olmuş ve bu sadaretleri toplam beş yıl dört gün sürmüştür. Damat İbrahim Paşa döneminde Osmanlı’nın Batı’yı tanımaya başlaması ile uyanan ıslahatçı düşünceyi savunan sadrazamlardandır. Ali Paşa aynı zamanda “âlî” mahlasını taşıyan kuvvetli bir şairdir.
Hekimoğlu Ali Paşa, siyasi hayatı gereği imparatorluğun bütün köşelerini dolaşmıştır. İstanbul haricinde Tebriz’de de bir külliyesi vardır. Hekimoğlu Ali Paşa, İstanbul’daki meşhur külliyeden başka çeşmeler, su yolları, su terazileri, cami, tekke inşa ettirmiş ve bazı mescitlere minber koydurmuştur.
Kabataş Hekimoğlu Ali Paşa meydan çeşmesi, Çemberlitaş Atik Ali Paşa Cami duvarındaki çeşme ve Kadıköy’deki çeşme bunlardandır. Davut Paşa ve Koca Mustafa Paşa’daki hayratlarına su getirebilmek için su yolları yaptırmıştır. İki tane mescit yaptırmış fakat ikisi de günümüze ulaşamamıştır. Hekimoğlu Ali Paşa Cami’ni I. Mahmud’un dördüncü saltanat yılına rastlayan ilk sadrazamlığı zamanında 1734 yılında yaptırmıştır.
HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜLLİYESİ
Hekimoğlu Ali Paşa Câmii; etrafını kuşatan kütüphane, türbe, sebil, çeşme ve zaviyesi ile beraber klasik Osmanlı mîmârisinin en son eseridir. Ali Paşa külliyesi yalnız mimari yönüyle değil, güzel sanatlar tarihi bakımından da önemlidir. Külliyenin kapı üstlerindeki manzumeler; çoğu Nedim’in çağdaşı olan Vehbî, Şair Hıfzî, Şair Nevres, Ref’ı, Mehmet, Şair Münif, Ragıp Mehmet Paşa ve Şeyhülislam İshak Efendi’ye âittir. Yazılarını büyük hattatlar yazmışlardır. Bunlar arasında Cihangirli Mustafa’yı sayabiliriz.
Hekimoğlu bir câmi değil, kucağında birçok güzellikleri barındıran bir câmiadır. Hekimoğlu Ali Paşa’ya doğru ilerlerken ilk önce narin ve vakur minare insanı cezbeder. Biraz sonra bulutları kendisine yastık yapan bir kubbenin ihtişamı önümüze açılır ve bir buket çiçek edası veren işlemeleri ile sebil karşımıza çıkar. Sebili solumuzda bırakarak biraz daha ilerleyince kütüphaneyi görürüz.
Külliye bütünlüğü ve yapısının mükemmelliği ile bizi selamlamaktadır. Yapıldığı tarihten bugüne kadar birçok defa tamirat görmüş ama asliyetini hiç kaybetmemiştir…
Külliyenin ilginç bir kütüphanesi vardır. Kütüphane camiinin beşik tonozla örtülü bir geçit olarak düşünülmüş kapısı üzerinde inşa edilmiştir. Beşik tonozlu geçidin avlu yönünden bir merdivenle, ayna tonozla örtülü, revaklı büyük bir hayata açılan kütüphane, yine ayna tonozla örtülü aydınlık bir hacimdir. Ortada o çağ için karakteristik kitap rafları vardır. Pencereler üzerinde dolaşan sergen de bu amaçla kullanılmış olmalıdır. 17.yy’dan bu yana vezirler tarafından yaptırılan yapılarda giderek sayısı artan kütüphaneler içinde camii girişi üzerindeki konumu ve büyük açık galerili kompozisyonu ile İstanbul’daki en güzel tasarlanmış yapılardan biridir. Medrese yerine kütüphane yaptırma bu çağın toplum kültürü yaşamında değişen eğilimleri yansıtan bir işaret olarak kabul edilebilir.